Zen meditasyonuyla ilgili anlatılan bir hikaye vardır: Zen tapınaklarındaki hocalar, meditasyon esnasında öğrencilerinin arasında gezer, ellerindeki sopayla onların sırtına vururmuş. Sonra da şöyle dermiş: “Eğer gerçekten meditasyonda olsaydın, benim elimde bir sopayla yaklaşmakta olduğumu ve sana vuracağımı fark eder, eğilirdin.” İşte öyle bir farkındalık halidir meditasyon. Ne kendini unutup gitme, ne bir transa geçiş durumudur. […]
Dwight Lupardus is one of the key people who learned balboa from the ‘old-timers’ during early 1980s which later had a snowballing effect and led to balboa being danced worldwide today. Dwight is also a balboa historian and is the father of the term “bal-swing”. Here we go with the first interview of Istanbul Balboa […]
Ben bu yazıyı yazarken fonda Bobby “Blue” Bland’in Ain’t No Love In The Heart Of The City isimli parçası çalıyor ve Milan Kundera’nın Yavaşlık isimli kitabı bir köşede duruyor. Söz konusu kitabı yıllar önce, üniversitenin ilk yarısında, kısmen Milan Kundera sevgimden, kısmen de kitabın adının beni cezbetmesinden dolayı alıp okumuştum. Kendisi yıllarca benim kütüphanemde bekleyip […]
“Herkesin bir hikayesi vardır” ya, işte bu kısaca balboa’nın hikayesi. Bu hikayeyi anlatırken, kendinizi bahsettiğimiz tarihlere götürmeye çalışın. Geleceğe Dönüş filmindeki De Lorian’a sahip olduğunuzu düşünün… Bu hikayeyi, biraz da balboa sevgimizi de işin içine koyup gerçekleri abartarak, 1910’ların ortasından başlatmamız mümkün. Ancak genel olarak 1920’lerde yayınlaşan ve 1928’de Rendezvouz Ballroom’un açılması ile daha fazla […]
Metin okumanın, okur ile yazar arasında nasıl bir ilişki ifade ettiği, metnin nasıl okunacağı – ve hatta kimi zaman – nasıl okunması gerektiği, çok uzun zamandır tartışıladursun, post modern okuma, okura daha fazla özgürlük tanıyan bir anlayışla yola çıkar ve metni, yazarın tekelinden kurtarır. Umberto Eco, Açık Yapıt adlı eserinde, metnin üretim anı ile tüketim […]