Skip to content Skip to footer

CAZ TARİHİ VE KÜLTÜRÜ

Dünya müzik ve dans tarihine bakıldığında; 1850’den beri Avrupa kökenli değişiklikler oldukça az olduğu söylenebilir. Diğer tüm yenilikler ise A.B.D, Küba ve Güney Amerika ülkelerinde kendini gösterdi.

Bahsedilen yeniliklerin temel kaynağı, özellikle ritimlerin orijini Afrika’dır. Amerika merkezli gelişen bu dansları, tıpkı caz müziğinde olduğu gibi diğerlerinden ayıran özellik; duyulabilen, hissedilebilen ve görülebilen, ancak büyük güçlükle tanımlanabilen swing edişidir-salınımıdır.

Nedir Bu Swing?

Caz dansı, caz müziğine paralel olarak gelişmiştir. Kaynağı Afrika kökenlidir ve Avrupa geleneklerinden izler taşıyarak Amerikada oluşmuş bir karışımdır. Yıllardır Amerika’da süregelen gösteri (şov) dünyasının ekonomisi, Amerikalı Siyahların değişen statüsü ve cazın evrimi ile bağlantılı şekilde caz müziği ve dansları çeşitli evrimler geçirmiştir.

Otantik Caz Danslarının Doğuşu ve Afro Kökenleri

1925 civarında Amerika’da hemen hemen herkes Charleston yapıyordu. Diğer yandan Herskovits, günümüz Gana halkını oluşturan Ashanti’lerin dansında “Charleston’ın mükemmel bir örneğini” gördüğünü belirtir. A. N. Tucker, “Günümüzde Sudan ve Uganda’ya denk gelen bölgeden gelen, Bari dili konuşan bütün insanlarda ortak olan ‘Charleston benzeri’ adıma” dikkat çeker. Hatta Frederick Kaigh şöyle yazar: “Julius Caesar’ın Britanya’yı duymasından önce Afrika’nın çocukları Charleston’u yapıyorlardı ve hala da öyleler.” Aynı zamanda Kano yakınlarında bir grup Hausa kızının, Lindy veya Jitterbug’a çok benzeyen bir şekilde hareket ettiği bilinmektedir.  Philadelphia Dans Akademisi’nin direktörü Nadia Chilkovsky, Afrika dans filmleri analizinde, Shimmy, Charleston, Pecking, Trucking, Hucklebuck ve Snake Hips gibi Amerikan danslarıyla yakın paralellikler buldu.

Gerçekten de Hollywood’un içinde ve dışında Afrika danslarının çoğu beyazların yaptığı Amerikan popüler danslarıyla benzerlikler taşımaktadır. Bununla birlikte, asıl benzerlik Afro-Amerikan dağarcığında yer alan Strut, Shuffle, Sand ve Grind gibi Amerika’da yaşayan siyah halkın temel danslarında kendini göstermektedir. Halk bilimci Harold Courlander, Güney Afrika, Gana ve Nijerya’da Cakewalk, Shuffle ve Strut’tan “neredeyse ayırt edilemez” danslar gördüğünü belirtmiştir.

1893 doğumlu öncü siyah dansçı Thaddeus Drayton, 1920’lerde Paris’te Moleo adında bir Afrikalı öğrenciyle tanıştığını hatırlıyor. Moleo okula dansı sayesinde girebilmişti. Drayton başına gelen olayı şöyle anlatıyor: “  Moleo, Güney Afrika’nın Alman tarafından geliyordu. Yalın ayak yaptığı, Over the Top olarak adlandırdığı, karmaşık ve göz alıcı bir adımı vardı. Bunu Amerikalı bir siyah dansçı Toots Davis’in icat ettiğine inanıyorduk ama Moleo’ya sorduğumda güldü ve ‘Bu adım Afrika’daki kabilemden geliyor’ dedi. “

Yale Üniversitesi’nden Afrikalı Robert F. Thompson’ın öne sürdüğü üzere, belirli temel hareketlerin belirli Afrika kabileleriyle ilişkilendirilmesi mümkündür. Pigmeler, ayak hareketleri; Dahomeanlar, baş ve omuz hareketleri ve Kongolular, kalça ve bel hareketleri ile ünlüdür.

Zaman geçtikçe, Afro-Amerikan dansının Amerikan popüler dansı üzerindeki etkisi de artmıştır. Bugün, Afrika ve Avrupa stillerinin birleştiği bölgelerden ithal edilen Rumba, Conga, Samba, Mambo, Cha Cha, Pachanga v.b Latin Amerika dansları, hem nicelik hem de nitelik olarak, Afrika etkisinin yoğun olarak gözlemlenebildiği danslardır. Bu danslar hala Charleston ve Jitterbug gibi Afro- Amerikan danslarından da çeşitli unsurları özümsemiştir.

Otantik Caz Danslarının Afro Danslarla Ortak Özellikleri

Tarif edilemeyecek kadar karmaşık olsa da Afrika dansının altı özelliği Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Afrika etkisini belirlememize yardımcı olabilir.

  1. Afrika dansı, çıplak toprak üzerinde çıplak ayakla icra edilir. Bu sebeple ahşap zemin üzerinde ayakkabı sesinin birincil derecede önemli olduğu ‘Jig’ ve ‘Clog’ gibi Avrupa tarzlarını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya eğilimlidir. Afrika stili genellikle düztabandır ve kaymayı, sürüklenmeyi veya ‘shuffle’ adımlarını tercih eder.
  2. Afrika dansı sıklıkla hem vücudun belden bükülü olduğu hem de dizlerin kırık olduğu çömelme pozisyonunda yapılır. Vücudu sert bir şekilde dik tutma geleneği, esasen Avrupa’ya ait gibi görünüyor.
  3. Afrika dansı genellikle gerçekçi ayrıntılarla hayvanları taklit eder. Afrika’ya özgü olmamakla birlikte akbaba, kartal, karga, tavşan vb. hayvan dansları repertuarın büyük bir bölümünü oluşturur.
  4. Afrika dansı, bireysel ifade özgürlüğüne izin verir. Hicivli veya başka şekillerde doğaçlamaya büyük önem verir. Bu özellik esneklik sağlar ve diğer Afrika özelliklerinin evrimine ve yayılmasına yardımcı olur.
  5. Afrika dansı merkezkaç şeklinde hareket eder; kalçalardan dışa doğru açılan bir rotası vardır. Müzikolog Rose Brandel, “Bacak diz yerine kalçadan hareket eder, kol omuzdan hareket ediyor” diye yazıyor, omuzların ve başın hareketi ise “genellikle kalçalarda başlayan bir hareketin nihai sonucu olarak ortaya çıkıyor.” Aynı konuda John Martin, “pelvik bölgedeki doğal hareket yoğunluğunun keza Avrupa dansında olmayan bir unsur” diye ekliyor. Nadia Chilkovsky de aynı noktaya değiniyor: “Afrika danslarının ve Afro-Amerikan danslarının çoğu kalçalarla başlar ve tüm vücudu kullanarak dışa doğru hareket eder.” Kalçalardan başlamak, dansı daha hafif bir forma sokar.
  6. En önemlisi; Afrika dansları, insanı dans etmeye sevk eden, ‘swing eden’ – salınan-, ritmlerde yapılır. Söz konusu salınımın verdiği kalite, Afrika müziğine göre, ritmik açıdan daha sönük olsa da caz müziğine ve bu müzikle en iyi icra edilen dansa da yansımıştır. Courlander, Haiti’deki Afrika danslarıyla ilgili olarak “Neredeyse her zaman beden ve toprak arasında bir dayanışma duygusu vardır, ancak toplam etki dinamiktir” diye ekliyor.

Tüm bu etkileşimin nitelikli bir sonucu olarak, 20’ler-40’lar arası dönemde otantik caz dansları tüm dünyada bir devrim yaratmış olsa da Roger Pryor Dodge, Lindy Hop veya Jitterbug’un popülaritesine atıfta bulunarak şunları yazıyor:

“Ne yazık ki bu dans çılgınlığı bir sahne dansına dönüşmedi… Lindy Hop dansçıları yan sıralarda otururken, bale ve modern dans eğitimi ile güçlendirilmiş yeni bir dansçı türü şov dünyasını devraldı ve bir tür caz müziği ile dans etti. Bu yeni dans, rafine olsun veya olmasın, siyahların yaptığı dansa hiç benzemiyordu. Daha çok bir koreografın, cazdan türetilmiş birkaç hareketle, modern dans ve bale eğitimi almış dansçılarla birlikte caza ne yapılması gerektiğine dair fikriydi.”

Ne yazık ki o dönemde tüm yerel danslara ise hemen hemen aynı şey olmuştu.

Rock & Roll’un Doğuşu, Caz Müziği ve Danslarına Etkisi

1950’lerde Rock & Roll müziğinin doğuşu ile birlikte Twist popüler dans haline geldi. Oysa Twist’in sallanma hareketi, aslında uzun zaman önce Afrika’da ve Güney’de siyahlar tarafından kullanıldı. Twist hareketleri aynı zamanda, daha önce 1913’te Ballin ‘the Jack adlı bir dansın rutininde Amerika, New Orleans’ta kullanılırken; yirmilerde blues müzisyenleri tarafından bir melodiyi vurgulamak için kullanılırdı. Otuzlu yıllarda ise Lindy Hop ile Twist’in ortaklıklarının ayrılması sırasında Twist, Lindy Hop’un içine yerleşmişti. Ancak Rock & Roll’un doğuşu ile birlikte, altmışların başlarında Lindy’nin yerini Twist’in alması ve oldukça popülerleşmesi ile kalça hareketleri dansa kalıcı olarak dahil oldu. Halbuki bu devrimin yönü, Afro-Amerikan tarzlarına ve ritimlerine doğrudur.

Rock and Roll, müzikte yakaladığı popüler etkiyle bu dansların da popüleritesini geri getirdi. Ancak aynı zamanda Rock and Roll müzik açısından bir gerilemeyi, son elli yılda siyah müzik pazarı için kaydedilmiş müziğin seyreltilmesini temsil etti. 1930’larda ve 1940’larda “ritim ve blues” olarak bilinen ritimler, rock-and-roll etiketiyle 50’lerde popüler oldu. Rock and Roll müziği 50’lerde ortaya çıktığında, Jukeboxlar (müzik kutuları) için tasarlanmıştı ve dans edilebilirlik seviyesi çok yüksekti. İlk kez, çok sayıda beyaz ergen evlerinde, siyahların on yıllardır dans ettikleri müziklerle dans etmiş oldu. Bu müziklerin bir çoğu yapısal olarak “blues” idi. İri kıyım bir tenor saksafonla birlikte ekonomik caz kombinasyonları kullanılarak çalındı. Genellikle duygusal ve monoton olan vurgusuz nota (off beat) ile karakterize edildi. Ancak popüler müzik söz konusu olduğundan bu yeni bir durumdu ve ritmik bir devrim başlamıştı.

1950-60’lardan Sonra Otantik Caz Dansları

Swing dönemi kırklarda sona erdiğinde, 1945’ten 1954’e kadar nerdeyse hiç dans edilmeyen yaklaşık on yıllık karanlık bir dönem oldu. 1960’larda gri saçlı hale geldiklerinde bile Swing müziklerinin üreticisi olan Big Band tutkunları hala bunları tartışıyordu: dans pistlerindeki federal vergi, yeni ve o dönemde “dans edilmez” olarak görülen caz (bop) müziği, 1942’yi ve 1943’ün çoğunu kapsayan ve 1948’de geri dönen kayıt yasakları ve bunun sonucunda balo salonlarının ve onları çalan pahalı büyük grupların ortadan kaybolması.

1956 sonbaharında Elvis Presley geldi. Bununla beraber müzik kademeli bir dönüşüm geçirdi. Kültüre gerçekten entegre oldu. Ortak sese sahip bir gitar eşliği kuran Presley, dört farklı stili çekici bir bütün halinde harmanladı: köylü müziği, gospel müziği, blues ve popüler müzik. Bazıları buna “Rockabilly” adını verdi. Sözler basitti, melodiler tanıdıktı ve ritimler ilgi çekiciydi. Elvis Presley tam anlamıyla Twist yapmıyordu ama hareketleri fitili yakmaya yardım etti. Profesyoneller buna “eksantrik legomania” adını verdiler. Sahneye çıktığında hareket ederken muhtemelen idolü olan; Haiti’li bir rara dansçısı gibi dizlerini sallayarak ve ayaklarını yere vurarak gitar çalan, blues şarkıcısı Bo Diddley gibi hareket ediyordu.  Aslında hareketleri, yirmili yıllarda dansçı Earl Tucker tarafından Harlem’de popüler hale getirilen, “Yılan Kalçaları” hareketinin görece uysal bir versiyonuydu. Chilkovsky, 1961 yılı itibariyle var olan Rock and Roll dansında da, Afrika etkisinin çok büyük olduğunu gözlemlemişti.

Elvis müziği popüler hale geldikçe, hızlıca yapılan birkaç filmle ve 1957’de radyodan televizyondaki American Bandstand programına atlayan Dick Clark gibi dj’ler tarafından hızlandırılan bir süreç sayesinde dans yayıldı. Bu son derece başarılı bir kombinasyonun başlangıcıydı. Elvis Presley çılgınlığı yaşanmadan önce ve yaşanırken, ilk dans dalgası geldi. Önce Madison ve Birdland gibi grup dansları geldi ardından tufan koptu: Bop, Jet, Roach, Wobble, Locomotion, Choo-Choo, Fight, Freeze ve diğerleri. En iyileri, gerçekleşmemiş canlanmalardı: Charleston’u güçlü bir şekilde anımsatan danslar olarak Mashed Potato ve Charley-Bop ortaya çıktı, Lindy kasıtsız bir parodisi Chicken olarak bilinir hale geldi; Camel Walk bir versiyonu Stroll’un içinde hayatta kaldı; Jig Walk (Brooklyn’e) Slop olarak geri döndü; ve Slow Drag’ın bir kısmı Fish’te ortaya çıktı. Ancak gençler, bunların hiçbirini daha önce görmemişlerdi.

Twist 1960’da nihayet popüler olduğunda, ergenlikteki gençler bu dansla işlerini çoktan bitirmişlerdi. Dj Murray “The K” Kaufman, “Twist yetişkinler arasında tutuldu” diyor, çünkü yapabilecekleri tek dans buydu.” Bu doğru herkes Twist yapabilir. Arthur Murray “25 dolara 6 kolay ders”in reklamını yaptı. Bir gecede dans uluslararası bir modaya, dünya çapında bir çılgınlığa dönüştü ve kalçalar kontrol edilemez hale geldi. Dans eleştirmeni Walter Murray, bu konudaki dikkatli incelemelerini şöyle bildirdi: “Birbirlerine asla dokunmuyorlar. Sadece yüz yüze, oldukça zayıf bir ortaklık.”

Twist sırasında ve sonrasında ikinci bir dans dalgası, Amerikan dans pistlerini sardı: Monkey, Bug, Pony, Frug, Hitchhike, Watusi, HullyGully, Jerk, Boogaloo, vb. Birçoğu eski caz danslarından izler taşıyordu: Frug Shimmy’ye geri dönüştü, Bug ve Monkey eski Heebie-Jeebies’ten ödünç alınmıştı ve Pony Slow Drag’in parçalarını kullandı. Aslında, daha önceki danslardan aldıkları onları ayırt edici kılan en önemli özelliklerdi. Ama birşeyler eksikti: Danslar çoğaldıkça kalite bozuldu. Swim, Woodpecker, Hitchhike ve Monkey gibi pek çok yeni “dans” basitçe sessiz sinema oynarmış gibi yapılan, daha çok el ve kol hareketlerine yoğunlaşmış yer yer küçük vücut veya ayak hareketlerine de yer veren pandomimlerdi. Bazı dansçılar belli başlı atlamalar ve “shuffle”lar eklediler. Reklamcılar ürünlerini satmak için sürekli bu şekilde yeni danslar icat ettiler.

Ardından 60’larda Beatles muazzam popülaritesi ile ortaya çıktı, popüler dansların yayılmasını hızlandırdı. Bu dönemde, daha önce yirmili ve otuzlu yıllarda denenen müzikal gösteriler; altmışlarda bir kez daha denendi ama bu sefer işe yaramadı. “Falan Filan Yap” şeklindeki tekrarlanan yakarışlar, hareketsiz dansların küçük bir parçası haline geldi. Ardından 60’larda diskoteklerde dans etmek popüler hale geldi. Bu Güney’de yıllardır yaşanan bir durumdu ve “Jukin” olarak biliniyordu. Dans etmek için müzik kutusuna para atılıyordu böylece gece kulüpleri tekrar tekrar para kazanıyordu. 1965 yılında yaklaşık beş bin diskotek vardı, ancak edilen dansların formu düzensizdi. Salonlar çok karanlıktı. İstese bile kimse böyle karanlık yerlerde ustalıkla dans edemezdi. Birçok patron da karanlığı sevse bile istemeyecek yaşlı insanlardı. Dikkat çekmenin tek yolu, beceriden çok enerjiyle çıldırmak ve olabildiğince düzensiz bir etki elde etmekti.

Tüm bu popüler kültürün hızlı akışında, Yıkılmaz Frank “Killer Joe” Piro, bu akımdan kolayca kurtuldu. Frank Piro otuzlu yıllarda bir Lindy Hopper, kırklı ve ellili yıllarda Palladium’da Afro-Küba dansları öğretmeni, altmışlı yıllarda jet sosyetenin gözde hocası oldu. Balo salonu geleneğinin avangard tarafını temsil ediyordu. 1965 yılında, gazetelerde ve dergilerde Frank “Killer” Piro’nun vodka ve hafif meşrubatlarla iyi giden “çılgın” ve “tuhaf” dansı “Mule”u yarattığını ilan olarak çıktı. Sonuç, geçmiş formüllere uyarak dansı “profesyonelleştirmek” oldu.

Bir koreograf ve düzenli TV dansçılarından oluşan bir chorus line grubu işe alındı. Bu gruplarda birkaç kadın genellikle kafeslerde dans eder, bir noktada zıplayıp düz saçlarını pervasızca savururdu. Dansların içinde dans eden kişinin kendisini hicvetmesi görülebiliyordu. Ancak bu sefer de otantik genç dansçılar ortadan kayboldu ve erkek dansçılar bir kez daha kadın dansçılardan ayırt edilemez hale geldi.

1965 yazının ortasında, Hollywood’dan güçlü bir şekilde yayılan Hullabaloo dalgası, içindeki geleneksel ritmin yanı sıra köylü çapaları (hill billy hoe-downs) ve kır polkalarını da içeriyordu. Sonuç olarak uzun süreli görkemli vaatlerine rağmen, TV’deki büyük rock and roll prodüksiyonları artık satmadı ve 1965’in sona ermesiyle yaprak dökümü başladı. Hatta kasım ayında Dick Clark’ın şu sözleri alıntılanıyordu: “İngiliz Sound’u öldü, Folk Rock ölüyor, Rolling Stones kötü bir yere gidiyor ve Dave Clark Beşlisi o kadar kötü sesler çıkartıyor ki evde çalışmak zorunda. Beatles’tan başka büyük ve ateşli bir şey kalmadı. Görünen o ki şarkıcılar çok yakında saçlarını kestirmek zorunda kalacaklar.” Ancak müziğin yanı sıra dans da tüm karakterini kaybediyordu.