Banu Cesur: (Temmuz 2010)
Herrang Dans Kampı olağanüstü güzel, bütün lindy hop camiasını kedinsine çeken ve adeta içimde “challenge accepted!” duygusu uyandıran müthiş yoğun tempolu bir o kadar da eğlenceli bir festivaldi benim için. Oraya gidince normal hayat akışını unutturan bir hayat tazı oluşuyor her dansçıda; sanki çok normalmiş gibi 10:00dan 18:00e kadar harıl harıl derslere girip ardından 20:00-02:00 arası uyuyup gecenin 03:00’ünde şık şıkıdım kıyafetler ve itinalı saçlarla partilere gitmeler, buz gibi baltık denizine gene bir “challenge accepted!” edasıyla atlayıp 3sn’de deli miyim ki ben dercesine kulaçlarla denizden çıkmalar, herkesin aynı müzikte aynı ritmde farklı yorumları, canlı müziğin dansçılarla inteaktif iletişimi ve coşkusu.Tamamen farklı bir dünya, her dansçının mutlaka gitmesi gereken festivallerden biri kesinlikle Herrang.
Herrang ile ilgili benin için en unutulmaz an Frankie Manning zamanında bu dansı yaratan efsane dansçılarla birlikte dans etmiş olan Dawn Hampton’un “Türkler” ve Türkiye’den bahsetmeye başladığı andı:) Lindy hop’un dünyanın her yanına yayıldığından bahsediyordu, öyle ki Türkiye’de bile başlamış demişti!! Ve işte o başlayanlar bizlerdik, o salonda oturmuş onun şaşkınlığını ve bu duruma hayranlığını dinliyorduk. Biz de salondaki 10 Türk lindy hopçu, haliyle gaza gelip alkış kıyamet sevindik bu duruma 😀 Herrang her an her yerde müzik ve dansla karşılaşabileceğiniz bir yer, koridordaki piyanoyu spontane çalmaya başlayan bir müzisyen, bir gitarcı, bir banjocu veya armonikalı biri hemen müziğe eşlik edebilir, bunu duyan dansçı işi gücü bırakıp dans edebilir, bar bedlamın rahat koltuklarında uykuya dalmışken bir grup müzisyen ve dansçı birden oracıkta küçük bir dans partisi başlatabilir.:) Herrang aslında bu beklenmedik tahmin edilemez yapısıyla özgür ve sempatik lindy hop ruhunu tam anlamıyla yansıttığı için her lindy hopçunun mutlaka gitmesi gereken bir organizasyon.
Arzu Yüce: (Temmuz 2011)
Kampa ilk vardığımda, bu büyük kalabalıktaki herkesin lindy hop yapabildiğini bilmek ilginç bir heyecandi. Pazar sabahı yapılacak olan seçmelerin heyecanı ile uyuyup uyandığımda, uyku sersemi dişini fırçalamaya giderken “Charleston” yapan insanlar gördüm. Böyle bir ortama uyanmak bende bağımlılık yapan müthiş bir his uyandırdı.
Her gün saatlerce ders almak ve sonrasında partilere katılmak… Düşününce gerçekten deli işi ve yorucu gibi geliyor ama orada olunca gündüz öğrendiğin yeni hareketleri, akşam uygulayabilmeyi ve yeni insanlarla dans etmeyi iple çekiyorsun.
Her gece partilerde onlarca farklı lead ile dans ettim. Herkesin dans stili, bağlantıları ve hareketleri farklıydı. Buna ayak uydurabildiğimi gördükçe, kendime güvenim ve aldığım keyif arttı. Tabi sadece videolarda izlediğim, dünyaca ünlü dansçılarla dans edebilmenin keyfi apayrıydı. Skye Humphries’i dansa kaldırmak için yanına giderken, kalp çarpıntısı geçirdiğimi hatırlıyorum.
Herräng’e gittiğim ilk yıl yaşadığım ilginç olaylardan biri; Chester Whitmore’un yanıp sönen ışıklı şapkasıyla, sosyal dansta beni oturduğum sandalyeden dansa kaldırdıktan sonra pistin ortasında kucağına alıp döndürmesi ve dans bitiminde beni yine kucağında sandalyeye bırakmasıydı 🙂
İstanbul’a döndüğümde dansımın ne kadar geliştiğini farketmemiştim. Hakan Durak ile dans ederken bir anda dönüp “sana neler olmuş böyle“ diyince “sanırım Herräng işe yaramış” dedim.
Müthiş keyifli insanların biraraya geldiği, rutin hayatın unutulduğu ve her lindy hopçunun tecrübe etmesi gereken bir yer.
Nazılı Ilgın Barutçu: Herrang Ruhu (Temmuz 2013)
Nerededir, ne zamandır, nasıl başvuru yapılır, neler bilmek lazımdır gibi oldukça önemli konular dışında, sanırım Herrang ruhundan ve orada bulunmanın nasıl bir şey olduğundan bahsetmek istiyorum ben de. Tabii ki bunun yazı yoluyla çok iyi ifade edilebileceğini sanmıyorum ama bir fikir vermesi açısından kısaca bahsetmek isterim.
Bana göre Herrang biraz ütopik bir yer. Tamamen aynı amaç için aynı yerde bulunan, birbirinden çok farklı ama esasında aynı dili konuşan insanların bir araya gelip; küçük bir köyde müzik ve dansla, kasmadan kurulan ilişkilerle ne kadar mutlu yaşanabileceğini kanıtladıkları yer. Müzik ve dans tabii ki köyün temel ihtiyaçları, olmazsa olmazı. Öte yandan bir insanın başka insanlarla yapabileceği her türlü iletişim; öğrenme, öğretme, oyun, akla ne gelirse, paylaşma, her şeyi paylaşma ve en çok paylaşma.. İnsan bünyesinin şehir hayatının bazen sıkıcılaşan atmosferinde çok çabuk yorulmasının aksine Herrang’te yorulmak, uykusuzluk, hastalık falan vız gelir ve Temmuz’da kararmayan hava adeta her şey için zamanın var yeter ki mutlu ol der. Herkes mutludur da zaten, kampa adım attığından itibaren ütopya sana selam çakar, sen biraz daha başka bir insan olursun, kamp seni içine alır. Tek kötü yanı da galiba evine döndüğünde birkaç gün gerçek hayata alışmakta zorluk çekmek ama bunu şimdiden düşünmeye gerek yok.
Dansta teknik açıdan nasıl bir gelişme sağladığı tabii ki tartışılmaz fakat bence daha önemli kısmı, teori üstü şeyler vermesidir. Dans etmenin gerçekten eğlenmek için yapıldığını ve en iyi iletişim aracı olduğunu kanıksarsın iyice, anlık olarak diğer her şey manasız gelebilir hatta, dans ettiğin kişiye saygı duyarsın, paylaşımdan zevk alırsın. Kişisel olarak bunların zaten farkındasındır belki ama Herrang bunları sana elle tutturur kanımca.
Sabah 6’da birinin ortalıktaki bir piyanoyu çalması ve dans edilmesi şaşırtmaz, tam uyuyacakken birinin amatör Tap adımları kızdırmaz gülümsetir, Sugar Sullivan yanından geçerken “Naber” falan der, herkes doğal gelir – belki doğanın da etkisi- herkes neşelidir. Hem anlatmakla olmuyor hem aslında anlatacak çok şey var, garip bir durum.
Herrang’te gönüllü (volunteer) olmak ise bambaşka bir tecrübe bence. Her hafta için gönüllü başvurulabiliyor, ben sıfırıncı hafta (week 0 / set up week ) gönüllü olarak çalışmıştım, yani kurulum haftası. Dümdüz bir araziye bir haftada bir dans kampı inşa ettiğinizi düşünün. Açıkçası şartlar zor görünüyordu fakat buna rağmen aklımda kalan tek şey çok eğlendiğim. Çünkü bence Herrang ruhu başka bir şey hakikaten; tozlu bir depoda Savoy tabelasını görünce gülümsemeyen kimse yoktu mesela. Kurulan ilişkiler de gerçekten sağlam oluyor. Anı çok, ayrıntı çok, anlatılacak şey de çok ama aslen gönüllü olmanın gerçekten yaşanması gereken bir şey olduğunu düşünüyorum dansa gönül veren herkes için.
Herkesin Herrang tecrübesi yaşaması dileğiyle..