“Benim ilgimi çeken insanlar deli olanlardır; yaşamak için deli olan, konuşmak için deli olan, her şeye aynı anda ihtiras duyan, hiçbir zaman esnemeyen ya da sıradan bir şey söylemeyen…” Jack Kerouac (1)
Koşup koşup kayalıklardan atlayanlar, geceleri uyuyamayanlar vardır. Elinde kahve, kan çanağı olmuş gözleriyle evin içinde sabaha kadar gezinen, zihnini susturamadığı için bir türlü yatağa giremeyenler vardır. Enerjileri öyle çoktur ki onların, öyle bir hızla yaşarlar ki hayatı, sanki durmak, düşmek demektir.
Geç yatıp erken kalkarlar mesela, sabahları neşeyle “Günaydın!” diye bağırabilenlerdir onlar. Gecenin bir yarısı pencereden kar yağdığını görürlerse sokağa fırlarlar. Çok gezenin bildiği bir dünyadır onlarınki. Bir orada, bir burada olmayı severler.
Collegiate Shag, işte bu bitmek tükenmek bilmeyen enerjinin dansıdır. Var gücüyle yukarı zıplamanın, korkmadan atlamanın, geceleri sokaklarda dans ederek koşmanın, gözleri kocaman açmanın, yola çıkıp gerisini sonra düşünmenin, şarkı söylemenin, kapıları çalıp herkesi dışarı davet etmenin, gecenin bir yarısı şehrin diğer yakasına gitmenin (bir bira içip geri dönmenin), yine de ve ısrarla yorulmamanın dansıdır.
Yerinde duramayanların, hareketi bir varoluş biçimi olarak kabul edenlerin, anlatacak çok şeyi olanların, açılarak yüzenlerin, yıkılan kumdan kalenin yenisini, daha istekli ve daha hızlı yapanların, herkes işe giderken eve dönenlerin, varınca yatmadan bir kahve daha içenlerin ve sonra da uykunun kendisi için değil de, renkli rüyalar için yatağa girenlerin dansıdır. Muhtemelen o rüyalarda uçacaklar, hızla aşağıya doğru bir ivme alıp yere çakılmaktan son anda kurtulacaklardır.
Bütün gece dans etmişlerdir, ama yorgun düşmemişlerdir. Müzik saatlerdir çalmaktadır, ama kulakları doymamıştır. Bar sahibi, sesi kışmış, ışıkları açmıştır. Ne de olsa, onları eve – kimbilir, belki de sokakların kalbine – göndermenin tek yolu budur.
Müziğin ve yaşamın (belki de ikisi aynı şeydir) getireceklerine kayıtsız şartsız hazır olanlar; müziğin ve yaşamın hızından, ritminden korkmadan, balıklama dalanlar; sonuna kadar gidip, durmadan yeniden başlayanlar ve tabi ki, yaşı kaç olursa olsun, aklı bir karış havada olanlardır onlar.
Her şeyin tadına bakanlar ve lunaparktaki trenlerin inişli çıkışlı raylarının heyecanını sevenler. Her gün yeni bir güne uyananlar ve sebepsiz yere neşe duyanlar.
“Ve araba bozulduğunda, yürümeye başladılar.
Daha yolu bile bilmeden,
nereye gidiyorlardı?” (2)
(1) Kerouac, J. (2008). Yolda. Çev: C. Kantarcı (Orijinal çalışma basım tarihi: 1957). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
(2) Fastball isimli müzik grubunun, The Way isimli parçasından alınmıştır.