Skip to content Skip to footer

Dans İçin Dans: Balboa

Görür görmez hayatınızı değiştirecek bir dans olmayabilir Balboa. Broadway sahnelerinde sergileyeceğiniz, seyircilerin sizi ayakta çılgınlar gibi alkışlayacağı bir dans olmayabilir. Okulun en popüler kızları ve erkekleri, muhtemelen Balboa’yı tercih etmeyecektir. Kitaplarını çok satanlar reyonundan alanlar, filmleri gişe hasılatı ve Oscar ile değerledirenler, o senenin en moda kıyafetlerini giyenler, büyük olasılıkla Balboa ile ilgilenmeyecektir.

Küçükken kendi dünyanız mı vardı? Öyle bir köşede oyuncaklarla mı oynardınız? Hayaller alemine dalıp odanızda tek başınıza vakit mi geçirirdiniz? Büyüdükçe, adı sanı duyulmamış güzel filmleri bulma telaşına mı düştünüz? Arkadaşlarınız tenefüste koştururken siz kitabınıza mı gömüldünüz? Freud yerine Jung’u mu tercih ettiniz? Bir ara azıcık asosyal miydiniz? Escher resimlerine dakikalarca baktığınız oldu mu? Hippi’leri sevdiniz, ama Beat’ler size biraz daha yakın mı geldi? O zaman belki de Balboa sizin dansınızdır.

Balboa, çoğunlukla kapalı pozisyonda ve küçük adımlarla, çok fazla açılmadan yapılan; seyirciler için değil de, daha çok dansçının kendisi için var olan bir danstır. Gösteriden çok, dansçının aldığı keyfe yöneliktir. Misal, karanlık bir barda, ufak bir köşede gerçekleştirilebilir. Gözlerinizin önüne bira bardakları ve fötr şapkalar geliyorsa, dünya umurlarında değilmişcesine dans eden ve ayakları müziğin ritmiyle hızla hareket eden kişileri resmediyorsanız, aklınızdaki dans Balboa’dır.

Sanat, sanat için midir, yoksa toplum için midir tartışıladursun; Balboa’nın dans için, hatta ve hatta dansçı için var olduğunu söylemek yanlış olmaz. Eğer kırmızı halıları, takdir belgelerini, isminizin yaldızlı harflerle yazılmasını hayal ediyorsanız, yanlış yerdesiniz; ama niyetiniz kendi dünyasında huzurlu, keyifli ve mutlu bir danssa o zaman hoşgeldiniz!

Balboa’nın kimseye bir şey ispatlamak gibi bir derdi yoktur. Etrafa uyum sağlamak için kendini yormaz. Açıkçası Balboa biraz kendi işine bakar. Siz beğenirseniz, gülümseyip teşekkür eder. Beğenmezseniz, “neyse” deyip geçer.

İki yol arasında kalınca daha az ayak izi olanı tercih edenlerin dansıdır Balboa, toplumun onayına ihtiyaç duymayanların, başkalarının ne düşündüğünü umursamayanların dansıdır. Beğenilmek için değil, beğenmek için hareket edenlerin; alkışlanmak için değil, içten gelen keyif için adımlarını atanların dansıdır. Barda gözlerini kapatıp bir köşede, etrafı umursamadan dans eden kişi kimse, Balboa’yı tercih eden kişi de işte odur.

Bu son derece kişisel, öznel ve bilgilendirme amaçlı olmayan yazıyı, yine kendisine olan kişisel sevgimden ve tamamen şahsi bir serbest çağrışımdan dolayı, Jack Kerouac’ın şu satırlarını tüm Balboa sevenlere armağan ederek bitiriyorum:

“Kadehimi çılgınlara kaldırıyorum.
Uyumsuzlara. Asilere. Baş belalarına.
Kare delikler içerisindeki yuvarlak vidalara.”

Leave a comment

0.0/5