Skip to content Skip to footer

Başıma harika bir şey geldi. Göğün yedi kat yukarılarına çekildim. Tanrılar orada saf saf dizilip oturuyorlardı. ‘Ne dilersin?’ dedi Merkür. ‘Gençlik mi, güzellik mi, güç mü, uzun bir ömür mü, en güzel bakireyi mi, yoksa sandığımızda bulunan öteki nimetlerden birini mi? Sadece bir tanesini seçeceksin ama.’ Bir an şaşırdım kaldım. Sonra tanrılara şu şekilde hitap ettim: ‘Çok saygıdeğer çağdaşlar, dileğim tek şudur ki, kahkaha hep benden yana olsun.’

Tanrılardan hiçbiri tek kelime etmedi; hepsi gülmeye başladı. Bundan dileğimin kabul edildiği sonucuna vardım ve tanrıların kendilerini nasil zevkli bir şekilde ifade ettiklerini keşfettim: zira ciddi bir tavırla ‘dileğin kabul oldu’ demek onlara yakışmazdı.(1)

Şahsi kanaatimce bu satırların yazarı Sören Kierkegaard, dans etseydi (ve tabi zaman çizgisinde biraz daha geç doğsaydı), Lindy Hop’u tercih ederdi. Tanrılardan her şeyi isteyebilecekken kahkahayı tercih eden ve tanrıların kahkahayla yanıt verdiği biri başka hangi dansı seçebilir ki?

Hazır yazıyı bir filozof ve yazar ile açmışken, şöyle bir edebiyat dünyasına da göz atalım. Sözgelimi Tango; ciddiyetiyle, ağırlığıyla ve ustalık talebiyle bir Samuel Beckett, bir Franz Kafka gibidir. Klasik bale (adı üstünde klasik), Lev Tolstoy‘a, Fyodor Mihailoviç Dostoyevski‘ye göz kırpar. Modern dans; simgeselliği, yoruma açıklığı, zaman zaman anlaşılmazlığı ve oyunlarıyla bir anlamda Boris Vian‘ı çağrıştırır. Kıpır kıpır, tutukulu ve ateşli Salsa (yazar burada hakiki Küba Salsasından bahsediyor), Ernest Hemingway‘in mojito’sunda bir anıdır (Ernest Hemingway’in Küba yıllarının bu serbest çağrışımda elbette etkisi vardır).

Jitterbug_Perfume

Öte yandan Lindy Hop, dansların Tom Robbins‘idir. Zira söz konusu yazarın Jitterbug Perfume adlı, meşhur mu meşhur bir romanı vardır. Söz konusu roman Türkçe’ye Parfümün Dansı olarak, oldukça başarılı bir şekilde çevrilmiş olsa da, buradaki Jitterbug kelimesi, genel olarak Swing dansçıları, Swing dansları anlamına gelirken; zaman zaman Lindy Hop’a ya da spesifik başka bir Swing dans türüne hitaben de kullanılır. Tom Robbins kitaba ismini verirken bu anlamlardan hangisini düşündüyse düşünsün, kitabın başrolündeki parfümün bir Swing dansçısı olduğu yadsınamaz.

Yine Tom Robbins, söz konusu kitapta şöyle yazmıştır: “Filozoflar yüzyıllar boyunca bir iğnenin ucunda kaç tane meleğin dans edebileceği hususunda tartışıp durdu, fakat materyalistler her zaman, bunun, meleklerin jitterbug mı yaptıklarına yoksa yanak yanağa mı dans ettiklerine bağlı olduğunu bildi.” (2) (Doğru bildiniz! Tom Robbins burada, hepimizin defalarca dans ettiği “Cheek to cheek” isimli parçaya atıf yapıyor).

(Kitabı okumayan ve şu anda heveslenenlere not: Kitabın Lindy Hop ile veya Swing ile herhangi bir ilgisi bulunmuyor. En azından yüzeysel anlamda. [Not içinde not: Tom Robbins’in yaşam ve neşe tutkusu, onun Lindy Hop ve Swing ile ayrılmaz bağlarla bağlanmasına neden oluyor.]).

Frankie-Manning

Tom Robbins’in neşesi ve oyunculuğu, kahkahası ve şakacılığı, ustalığı ve zekası, yaşam tutkusu ve bilgeliği, anı yaşaması ve meditatifliği, onu şüphesiz ki edebiyat dünyasının Lindy Hop’u yapıyor. O da Sören Kierkegaard gibi kahkahayı seçiyor (ve zaman çizgisinde daha geç doğduğu için Lindy Hop’u tanıma şansı yakalıyor!). Kimbilir belki de o meşhur aforizması “Mutlu bir çocukluğa sahip olmak için hiçbir zaman geç değildir.” (3), aklına ilk kez, iki Lindy Hop dansçısının birbirlerine neşe içerisinde bakışlarını seyrederken gelmiştir (“oldukça düşük bir ihtimal” dediğinizi duyar gibiyim. Bana kalırsa yine de gözardı edilemez ve diğer tüm ihtimaller kadar gerçeğe yakındır!)

Hal böyleyken, Tom Robbins’in parfümünün bir Swing dansçısı olması hiç de şaşırtıcı değildir. Toplu iğnenin ucunda Swing dansı yapan melekleri hayal etmesi de, elbette ki ancak Tom Robbins’ten beklenir.

Başa dönecek olursak, Lindy Hop’un hayattan beklentisi ne sonsuz güzellik, ne şan şöhret, ne de paradır. Lindy Hop, tanrılardan kahkaha diler. Neşe diler. Yaşam sevinci diler. Lindy Hop bilir ki, bunlar olmazsa gerisinin bir önemi yoktur. Lindy Hop’un bu dilekler karşısında beklediği yanıt ise, aynı tanrıların Kierkegaard’a verdiği cevap gibi dolambaçsız, kocaman bir kahkahadır. Şüphesiz ki, her Lindy Hop’çunun dileği kabul olmuştur.

Lindy Hop şaka kaldırır. Lindy Hop’un gözü kusursuzlukta değildir. Lindy Hop, gökdelenlerin en tepesine çıkma hayali kurmaz. Lindy Hop, yaşamı ve kendini gereğinden fazla ciddiye alanların suratına patlatılmış bir kahkahadır. Kendi hatasına gülenlerin, “kusur benim imzamdır” (4) diyebilenlerin, “mutluluk bir seçimdir” şiarını benimseyenlerin dansıdır.

İşte bu yüzden, dans ederken düşerseniz gülün. Partnerinizin elini kaçırırsanız gülün. İstedğinizi yapamazsanız gülün. Müziği dinlerken gülün. Eşiniz güzel bir hareket yaptığında gülün. Dans boyunca içinizden kıs kıs gülün ve dans bitince de – ister içinizden, ister dışınızdan – kocaman bir kahkaha patlatın. Neden mi? Çünkü bir de bakmışsınız ki, en güzel dansınız, en kaygısız, en mutlu olduğunuz an ortaya çıkmış; en güzel göründüğünüz an, en çok keyif aldığınız an olmuş. Çünkü mükemmel olsun ya da olmasın, hata barındırsın ya da barındırmasın, önemli olan o danstan keyif almak, o dansla neşe bulmak ve tam o anda, tam o anı yaşamaktır. Lindy Hop’un nihai amacı – bana kalırsa – budur.

(1) Kierkegaard, S. (2000). Kahkaha benden yana. (Çev: N. Çatlı). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
(2) Robbins, T. (2002). Parfümün Dansı. (Çev. B. D. Çorakçı.). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
(3) Robbins, T. (2001). Ağaçkakan. (Çev. F. Taşkent). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
(4) Anar, İ. O. (2007). Suskunlar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Leave a comment

0.0/5